Phora LiquId; yumurtacı tavuklarda mikotoksinlerin neden olduğu zararların önüne geçmek ve/veya klinik semptomları kontrol altına almak için en etkili çözümü sunar.
Mikotoksin varlığı gıda ve yem için üretilen tahıl ve kaba yemlerde global olarak yaklaşık %85 civarındadır. Öte yandan bunların 3/4’ünde birden fazla mikotoksin türü bulunur. Bu veriler, mikotoksinlerin hayvan yetirştiriciliğinde ne kadar ciddi bir sorun teşkil ettiğini ortaya koymaktadır.
Mikotoksinlerin kimyasal, biyolojik ve toksikolojik özellikleri çok çeşitlidir. Ham maddelerde ve yemlerde bulunan mikotoksinlerin toksisite seviyeleri aşağıdaki değişkenlere bağlı olarak farklılık gösterir.
Toksin alım miktarı
Toksine maruz kalma süresi (yumurtacılarda özellikle önemlidir)
Hayvanın türü, cinsiyeti, yaşı, fizyolojik ve beslenme durumu
Çevresel koşullar (hijyen, sıcaklık, nem, üretim yoğunluğu vs.)
Gerek yem fabrikalarında gerekse kümeslerde mikotoksin konusunda akla ilk gelen soru, hastalık semptomunu oluşturan mikotoksinlerin yemdeki seviyesidir. Bu konuda kanunen belirlenmiş limitler söz konusudur. Yumurtacı tavuk yemlerindeki mikotoksin miktarının kabul edilebilir üst limitlerden daha düşük seviyede olmasının hayvanlar için risk teşkil etmediği düşünülebilir. Ancak yumurtacı tavukların yaşam süresi düşünüldüğünde belirli düzeylerde, uzun süre mikotoksin alımı organlarda birikime neden olur ve yaşamın belirli bir döneminde klinik mikotoksikozis görülür. Bu süreci hızlandıran, bağırsak hücre hasarına yol açan, koksidiyozis gibi başka hastalık etkenleri de mevcuttur. Dolayısıyla yumurtacı tavuklarda mikotoksikozis ile mücadele daha entegre bir yaklaşım gerektirir.
Sindirim sisteminin mikotoksine maruz kalması sonucunda oluşan zararlarla ilgili birçok çalışma yapılmıştır:
- Mikotoksinler özellikle bağırsak duvarındaki hücrelerde önemli yıkıma yol açar.
- Bağırsak villus morfolojisi ile ilgili yapılan çalışmalarda, orta ve düşük seviyelerde DON (Deoksinivalenol) ile kontamine yemle beslenen tavukların duedenum ve jejenumdaki villus yüksekliğinin azaldığı görülmüştür.
- Mikotoksinler, paraziter ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı duyarlılığı artırır. Örneğin Okratoksinle (OTA) kontamine yem ile beslenen civcivlerde; E. acervulina, E. adenoeides gibi parazitlerin oosit toksinlerinin neden olduğu mukozal hasar ve lezyonların daha ağır semptomlar meydana getirdiği görülmüştür.
- Tavukların Aflatoksin ve T-2 ile kontamine yemle beslenmesi halinde, hastalıklara karşı duyarlılığının arttığı ve mikotoksin seviyesinin, Salmonella typhimurium kolonizasyonu ile doğrudan ilişkili olduğu tespit edilmiştir.
- OTA ile kontamine yemlerle beslenildiğinde ise, duedenal ve sekal içerikte koloni oluşturan mikroorganizma sayısını (CFU) arttırdığı görülmüştür.
Yemde düzenli olarak kullanılan toksin bağlayıcılar, sorunun minimize edilmesine yardımcı olmakla birlikte kesin bir çözüm sunmamaktadır. Bunun temel nedenleri şunlardır:
Adsorbe olmuş toksinler bağırsakta desorbe olabilir.
Yem hammaddelerinde çoğunlukla birden fazla mikotoksin türü bulunur. Toksin bağlayıcılar bunların tamamını bağlayamaz.
Maskelenmiş toksinler sindirim sisteminde serbest hale geçebilir.
Yemde kullanılan toksin bağlayıcının dozu yetersiz gelebilir. Ancak dozun artırılması çözüm olmayabilir; aksine bazı mikro-içerikleri bağlayarak yem kalitesini bozabilir.
En etkili çözüm için Phora Liquid!
Phora Liquid; tüm bu zararların önüne geçmek ve/veya klinik semptomları kontrol altına almak için en etkili çözümü sunar.
Phora Liquid bağırsak duvarındaki hücre hasarını büyük ölçüde önleyerek mikotoksinlerin zararlı etkilerini minimize eder.
Phora Liquid kümes bazında esnek kullanım olanağı sağlar.
Phora Liquid içeriğindeki bitkisel ekstratlar sayesinde vücutta detoksifikasyona yardımcı olur. Bu sayede karaciğeri ve sindirim sistemini korur.
Phora Liquid bağışıklığı destekler.
Phora A.Ş., yumurtacı işletmelerde mikotoksin problemlerinin kontrolü için etkili ve ekonomik çözümler sunar.
En önemli nokta, hangi mikotoksinle uğraştığımızı bilmektir!
Hayvan yetiştiriciliğinde mikotoksinlerin yerini ve önemini, yumurtacı tavuklarda kontrolü güçleştiren noktaları ve mikotoksin bağlayıcı ürünlerden beklentileri konuşmak üzere CP Hayvan Sağlığı Genel Müdürü Veteriner Hekim Burcu Kesin Tuğ ile bir araya geldik. Burcu Keskin Tuğ, mikotoksinlerin insan ve hayvan sağlığı açısından endişe verici etkileri olması nedeniyle gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve verimliliği açısından sessiz bir tehdit olarak tanımlanabileceğini vurguladı.
CP Türkiye’nin başarısında kaliteli yemin yeri nedir?
Hayvansal üretimde karşılaşılan sorunlar daha çok sürü yönetimi ve sağlık sorunlarından kaynaklansa da önemli bir kısmı da yem ve beslenmeden kaynaklanmaktadır. Beslenme ve yem ile ilgili sorunların da genel kaynağı yemin kalitesidir. Maliyetlerin bu denli önemli olduğu günümüz şartlarında yem girdilerinin kalitesinin gün sonunda toplam maliyete etkisi yadsınamaz. Her ne kadar kaliteli girdi maliyeti yükseltiyormuş gibi görünse de kalitesiz ve yetersiz beslemenin maliyete olumsuz etkisi daha fazla olacaktır. CP olarak; son ürünün kalitesinde sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenen sürünün ve kaliteli yemin etkisi göz ardı etmediğimiz bir faktördür.
Hayvan yetiştiriciliğinde mikotoksinler neden bu kadar önemlidir?
Hayvan yetiştiriciliğinde mikotoksinlerin önemi çok geniş kapsamlıdır. Çevre şartlarının uygun olması durumunda mikotoksin üreten yaklaşık 400 adet küf türü olduğu bilinmektedir. İnsan ve hayvan sağlığı açısından endişe verici etkileri olduğundan; gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve verimliliği açısından sessiz bir tehdittir. Gastrointestinal doku ve floranın yapısı, bağışıklık ve performansta ciddi problemlere yol açmaktadır. Çok çeşitli mantarlar tarafından üretilen mikotoksinler; hayvanların genel durumunda bozukluk, iştahsızlık, iç organlarda dejenerasyon, performans parametrelerinde azalma, immunosupresyon, bağırsak fonksiyonlarının bozulması, yemden yararlanmanın düşmesi gibi olumsuz etkilere neden olurlar.
Yumurtacı tavuklarda mikotoksin kontrolünde karşılaşılan güçlüklerden biraz bahseder misiniz?
Yumurtacı tavuklarda mikotoksin kontrolünde en önemli handikap uzun yaşam döngüsüdür. Uzun üretim döneminden dolayı mikotoksin maruziyetleri artmaktadır, bu da sorunun kronikleşmesine yol açmaktadır. Hele ki uzun süreli düşük dozda mikotoksine maruz kalmaları durumunda fark edilmesi güç bir kronik toksisite gelişmesi tabloyu daha da zorlaştırır. Mikotoksin kontrolünde en önemli nokta hangi mikotoksinle uğraştığımızı bilmektir. Toksin bağlayıcıların stabilite problemleri, hedef mikotoksini etkileyecek doz ve güçte olması, karşılaştığı moleküllerle bağlandığında oluşacak yeni moleküllerin zararsızlığı gibi noktalara dikkat edildiği takdirde karşılaşılacak güçlükler aşılacaktır.
Hammaddelerin depolama süresince mikotoksinleri önlemek adına neler yapıyorsunuz?
Öncelikle alınan hammaddenin iyi nitelikli, hasat sırasında zarar görmemiş, ıslanmaya maruz kalmamış, nem oranı ideal hammaddenin haşere mücadelesi yapılmış, nem oranı uygun, temiz araçlarla nakliyesi yapılmış olmalıdır. Depolama sürecinde ise; su ve diğer herhangi bir sıvıya maruz bırakmadan, iyi havalandırılmış, temiz depolarda tutulmalıdır. Rutin yapılan analizlerle mikotoksin yükü kontrol edilmekte, etkene yönelik toksin bağlayıcı kullanımına başvurulmaktadır.
Likit formdaki toksin bağlayıcıların uygulamalarınızda destekleyici olabileceğini düşünüyor musunuz?
Likit ürünler hem yem uygulamalarında hem de kümes şartlarında uygulama kolaylığı sunabilmektedir. Bilhassa yem karışımında homojeniteyi tam sağlamak en önemli kriterdir. Bununla birlikte toz yemlerde hazırlanan yem karşımının transferinde ve saklanması sırasında homojenitesinin bozulması sorun olabilmektedir. Mikro katkı olarak değerlendirdiğimiz toksin bağlayıcıların toz formlarına göre likit formda olmasının hem yemin hazırlanması sırasında etkin karışım ve temas oluşumu hem de yemin saklanması süresincede uygun homojetede kalmasına faydalı olacağını düşünüyorum.