Yem Sanayisi 2021 Yılı Değerlendirmesi ve Geleceğe Yönelik Öneriler
Dünya nüfusu her yıl Türkiye’nin nüfusu kadar artmakta olup, 8 milyar kişiye yaklaşmıştır. Dünya nüfusunun %9’una karşılık gelen 700 milyona yakın açlıkla mücadele eden insan sayısının 2030 yılında 800 milyonu geçmesi bekleniyor. Güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya erişemeyenlerin sayısı ise 2 milyarı bulmaktadır. Yetersiz beslenmeyi azaltmaya yönelik planlamalar; ekonomik yavaşlama, iklim değişikliği, kuraklıklar, çekirge istilaları, gıda israfının artması gibi etkenler nedeniyle sekteye uğramıştır. Mevcut gidişata göre “Sıfır Açlık” hedefine ulaşmak çok zor görülmektedir.

Dünya nüfusunun artış hızı, gıda tüketimini karşılamak üzere toprak, su gibi kıt kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Dünyada yeterli gıdayı üretmek için yeterli kaynak vardır ancak bunun dağılımında, üretiminde ve yönetiminde sorun yaşanmaktadır. Dünya genelinde karma yem üretimi ise 1 milyar tonu aşmış durumdadır. Karma yem üretiminde hububatlar, yağlı tohumlar ve bunların yan ürünleri en önemli hammaddeler arasındadır. Bu nedenle hububat ve yağlı tohum arz ve talebinde ortaya çıkan değişimler yem sanayisini doğrudan etkilemektedir. Dünya hububat üretimi 2,2 milyar tona ulaşmıştır ve bunun yarısı yem amaçlı kullanılmaktadır. Yine dünya genelinde 600 milyon ton yağlı tohumlu bitki üretilmekteyken bunun büyük kısmı yem olarak değerlendirilmektedir. 

Pandemi ile birlikte normal hayatın yavaşlaması petrole, biyodizele ve yağa yönelik talebi geriletmiş ve bir dönem ham yağ fiyatları hızlı bir düşüş trendine girmiştir. Bu ürünlerin fiyatların düşmesi, yem hammaddesi olarak kullanılan bazı endüstriyel yan ürünlerin arzında sorunlara yol açmıştır. Petrol fiyatları, etanol ve biyodizel fiyatlarını da etkilemektedir. Fiyat düşüşleri nedeniyle en büyük etanol ve biyodizel üreticisi ülkelerde biyodizel ve etanol arzı azalmış ve dolayısıyla bu üretimden elde edilen DDGS, kanola küspesi gibi yem hammaddeleri arzında düşüş, fiyatlarında aşırı artışlar gözlenmiştir. Bu ürünlerin bulunabilirliğinin azalması, soya küspesi gibi alternatif ürünler üzerindeki talep baskısının artmasına ve fiyatlarının artmasına neden olmuştur. Bu süreçte dünyanın en büyük etanol üreticisi olan ABD’de üretilen 400 milyon ton mısırın 250 milyon tonu etanol üretiminde kullanılmaktayken global petrol talebinin azalması nedeniyle etanol üretimine giden mısır 50 milyon tonda kalmıştır. COVID-19 pandemisine yönelik sınırlamaların gevşetilmesiyle bu seferde artan talep nedeniyle petrol, yağ başta olmak üzere DDGS ve yağlı tohum küspe fiyatlarında keskin artışlar gözlenmiştir. Petrol fiyatlarının yem hammadde fiyatlarına etkileri dışında nakliye maliyetlerine ve dolayısıyla yem fiyatlarına etkisi de söz konusudur.

Ülkemizde de gıda üretimi konusunda sorun olmamakla beraber mamul madde üretiminde sorunlar yaşanmaktadır. Kentleşme ile tarım arazilerimizin, su kaynaklarımızın azalması, köyden kente göçün artışı ülkemiz tarımsal üretimini olumsuz etkilemiştir. Tarımsal arzdaki açığımız verimliliğin artışı ile hafifletilmektedir.Ülkemizde toplam istihdamın %18’i tarımda, %20’si sanayide, %56’sı hizmetlerde bulunmaktadır. Tarımdaki istihdam her geçen yıl azalmaktadır. Tarımın GSMH’dan aldığı pay sadece %7’dir ve 10 yıldır benzer seviyede kalmakla beraber 20 yıl öncesine göre %4 azalmıştır.

Tarımsal üretimden kar edemeyenlerin üretimden çekilmesi, tarımla uğraşanların yaşlılardan oluşması, köyden kente göç, kentleşme ile tarım arazilerinin azalması, bilinçsiz üretim, tarımsal üretimin istenilen seviyelere gelmesini engellemektedir. Özellikle hububat ve yağlı tohumlardaki ülke içi üretiminin yetmemesi bu ürünlerin ithalatını gerektirmektedir. Artan döviz kurları ithal fiyatlarının artışına neden olmaktadır. Bu durum nedeniyle mamul madde üretim maliyetleri artmaktadır.
Hayvansal üretimde sürdürülebilirlik için besi üreticisi 1 kg karkas et sattığında 20-25 kg, süt üreticisi 1 litre çiğ süt sattığında 1,3-1,5 kg, yumurta üreticisi 1 kg yumurta sattığında 3-3,5 kg, beyaz et üreticisi 1 kg beyaz et sattığında 3,5-4 kg karma yem alabilmesi gerekmektedir. Ancak bu pariteler özellikle süt ve besi hayvancılığında son yıllarda sağlanamamaktadır.

  • Çözüm önerileri
    Et, süt, yumurta stratejik önemli temel gıdalarımızdır. Devlet sağlık sektöründe ilaçta yaptığı gibi bu ürünleri desteklemelidir.
  • TMO arpa, buğday, mısır stokları güçlendirilmelidir.
  • Üreticiyi korumanın tüketiciyi korumak olduğundan çiftçilerin zarar etmesi önlenmelidir. TMO ürün alım fiyatlarını acil olarak açıklamalıdır. Ekim yapılmamış alanlar ilkbaharda ekilmeli, mısır üretim bölgelerinde ekim yapılmamış alan kalmamalıdır.
  • Tarım desteklemeleri nihai ürün ve nihai kullanıcıya yansıyacak şekilde tekrar düzenlenmelidir.
  • Kuraklık gerçeği takip edilmelidir.
  • İnsan gıdası ve yem hammaddesi tedariki konularında TMO alması gereken tedbirleri almalı ve sanayici kendini emniyette hissetmelidir.
  • Mazot, gübre, tohum, ilaç ve tarımda kullanılan elektrik için ekstra destekleme kalemleri oluşturulmalıdır.
  • Destekleme ödemeleri zamanında yapılmalıdır.
  • Kepek ithalatına gümrük vergisi koyulmalıdır.
  • Lidaş’lara sağlanan müstahsil ve nakliye avantajlarının yem fabrikalarına daha fazla sağlanması gerekmektedir.
  • Hasat döneminde dahi görülen fiyat artışlarının önüne geçilmesi için lisanslı depoculuk sisteminin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
  • Ziraat Bankası, Ziraat Odaları, Tarım Kredi, Panko ve Türk Şeker gibi kurum ve kuruluşlarla Tarım İl Müdürlükleri arasında ortak veri paylaşım sistemi geliştirilmelidir. Bu veriler yapay zekayla işlenerek, yıllık beklentiler ve gerçekleşmeler analiz edilmelidir.
  • Buğday kepeği ihracatı son bulmalıdır.
  • Gıda sanayinden elde edilen ürünler başta olmak üzere alternatif yem hammaddeleri desteklenmelidir (şeker pancarı küspesinin kurutulması için yatırım teşviklerinin verilmesi gibi).
    Yağlı tohumlar için ayrı bir ithalat rejimi oluşturulmalı ve bu yem sektörü ihtiyaçları dikkate alınarak yapılmalıdır.
  • Pamuk tohumu küspesindeki GDO bulaşıklığı sorunu çözülmelidir.
  • Lisanslı depoculuğa verilen kira teşviklerine benzer teşviklerin tüm silolara verilerek stok maliyetinin azaltılması gerekmektedir.
  • Fabrika sahaları ile lisanslı depolar arasında ara nakliye farklarını azaltacak şekilde mekan seçimleri yapılmalıdır.
  • Toprak Mahsulleri Ofisi ya da Tarsim sigorta hegdefon görevi yapabileceğinden, Tarım Hedge Fonu olarak
  • TMO ve TARSİM sigorta sisteminin kullanılması önerilmektedir. Burada toplanan primler devlet katkısıyla birleşerek rahatlıkla fiyat artışlarında ortaya çıkan riskleri bertaraf edebilecektir.
  • Sanayi Bakanlığı Gıda Sanayiini stratejik sektör olarak belirlemeli. Teşvik kapsamını yeniden düzenlemelidir.
  • Bitkisel ve hayvansal üretimde havza bazlı üretime biran önce geçilmelidir.
  • Kırsalda yaşayıp geçim zorluğu çeken ailelere asgari ücret verilmeli. Sağlık ve emeklilikleri güvence altına alınmalı ve kırsaldan kente göç önlenmelidir.
  • Çiftçilere finans desteği verilerek tefecilerin eline düşmesi önlenmelidir.
  • Sulanabilir arazi miktarının tam kapasitemiz olan 8,5 milyon hektara ulaşmasının sağlanması gerekmektedir.
  • Su ve zirai mücadele ilaçlarının dengeli kullanımı sağlanmalıdır.
  • Politika olarak enflasyonu düşük göstermek için tarımsal ürün fiyatı düşük tutulacaksa; Gerçek değeri ile aradaki fark üreticiye bir şekilde verilmesi gerekmektedir.
  • Karbon ayak izi, fosil yakıtlar, su ayak izi, sera gazı salınımı gibi konular gelecekte ülke tarımını sıkıntıya sokacağından bunlara yönelik önlemler hızlandırılmalıdır.
  • Son çıkan yasalarla, arazi parçalanması nispeten önlenmiştir. Eskiden parçalanmış araziler, devlet tarafından kurulacak olan “Toprak Kurumu” adı altında bir kurum tarafından tapulaştırılarak büyük parseller haline getirilmeli, işletme yeteneği olan kişi veya kurumlara tahsis edilmelidir.
  • Ülkemiz şartlarına uygun her türlü bitkisel tohum ve kaliteli hayvansal döl araştırmalarına ağırlık verilmelidir.
  • Hayvansal ürün/yem fiyat paritelerinin değişimini takip eden ve bu şekilde yetkili kurumlarca verilecek pirim ve tavsiye fiyatına katkı sağlayacak olan dinamik bir sistem oluşturulmalıdır.
  • Kanatlılarda ve balıklardaki tür içi hayvansal yan ürün kullanımı sağlanmalıdır. Bunun için “İnsan Tüketimi Amacıyla Kullanılmayan Hayvansal Yan Ürünler Yönetmeliği”nde değişiklik yapılmalıdır.
  • Beyaz et ve yumurta ihracatında sorun yaşanmaması için Irak masası kurulmalıdır.
  • Ukrayna ile Türkiye arasında hububat ve yağlı tohumlar konusunda ikili anlaşmalar imzalanmalıdır.
  • Gıda ürünlerinde KDV oranı %8’den %1’e düşürülmelidir.
    Kayıt dışı üretimle mücadele artmalıdır.
  • Perakende ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunun 7. maddesinden belirtilen, çabuk bozulma niteliği taşıyan ürünlerde üreticilere yapılan ödemelerin 30 gün içerisinde yapılmasına dair hükümler uygulanmalıdır.
  • GEKAP gibi ekstra maliyet getiren uygulamalardan tarım ve gıda sektörleri muaf tutulmalıdır.
  • Doğru bir tarım envanter çalışması yapılmalıdır.
  • Biyogüvenlik Kanunu revize edilerek, AB ile uyumlu hale getirilmelidir.
  • Çiftçi üzerindeki stopaj ve Bağkur yüklerinin sübvanse edilmesi gerekmektedir.
  • Destekleme ödemeleri, Kurumlar Vergisi Mevzuatında istisna olarak tanımlanmalıdır.
  • Ülkemizde en yaygın ekilen yağlı tohum ayçiçeğidir, bu nedenle yağ açığımızın kapatılmasındaki en önemli bitkidir. Kanola, soya, aspir gibi diğer türlerde istenilen ekim potansiyeline ulaşılamamaktadır, bu bitkilerin üretiminin arttırılması için çiftçi destekleri arttırılmalıdır.
  • Su kaynaklarımızın korunabilmesi için, havza bazlı destekleme modelinde su kaynaklarının varlığına göre desteklemeler şekillendirilmelidir.
  • Mera tespit, tahdit ve tahsis faaliyetlerinin sonuçlandırılması, mera ıslahı çalışmalarının hızlandırılması, sürdürülebilir mera yönetiminin sağlanması, yem bitkileri tohumlarında ıslah çalışmalarının geliştirilmesi, nadas alanlarının daraltılması ve bu alanlarda yem bitkisi ekiminin teşvik edilmesi, kaba yem borsalarının kurulması gerekmektedir.